Powered By Blogger

21 Mar 2013

Senden Daha Güzel

Bir yazıya başlamak benim için her zaman en zoru olmuştur. Fikirlerimi harflere dökmek her zaman ilgimi çekmiştir ama özellikle Baran'ın son yazılarındaki etkileyici girişlerden sonra bu yazıya başlamak için biraz utandım ve bir-iki gün erteledim. Ne zaman ki gittiğim bir partide uzun bir aradan sonra tekrar dinlediğim şarkı kulağıma takılıp eve gelir gelmez tekrar dinlemeye başladım, bu yazı için de yapılacak giriş şekillenmiş oldu. Okuyucuyu fazla meraklandırmak pek iyi ve etkili yazım yöntemi değildir, bu yüzden daha yazının başlığından giriş hakkında bir fikir sahibi olunmuştur umarım. Bu güzel Duman şarkısını Anadolu Efes kendi tanıtımlarında kullanmaya başladığında spor için ne kadar anlamlı olduğunu düşünmüştüm ve bugün bu şarkıyı dinleyip mırıldandıkça aklıma son birkaç haftadır aklımızı başımızdan alan bir kardeşimiz geliyor; Salih Uçan.


Geçtiğimiz sezon sonunda "transferde" küçülmeye gidileceğini deklare eden Beşiktaş JK yönetiminin yeni kadro yapılanması çerçevesinde izleyeceği transfer politikasını çok merak ediyordum doğrusu ve işin açıkçası Anadolu'daki takımların vasat oyuncularıyla anlaşacaklarını tahmin ediyordum. Beşiktaş beni yanılttı ve Salih Uçan adını ilk defa o günlerde duydum. Açık konuşayım, kendisi hakkında bir ay öncesine kadar ahkam kesebilecek kapasitede değildim ve Beşiktaş'ın bu hamlesini pek de önemsememiştim. Bugün bu hamlenin gerçekleşmesi durumunda olabilecekleri düşününce aklıma Fenerbahçe'nin 2003-2004 sezonu öncesi Daum ile kurduğu kadro geliyor. Felaket geçen bir sezonun ardından Fenerbahçe, ümit milli takımın neredeyse tüm önemli oyuncularıyla anlaşmıştı. Volkan, Servet, Mahmut Hanefi, Kemal Aslan, Tuncay Şanlı, Selçuk Şahin aklıma gelen ilk isimler. Bugün o kadrodan Volkan ve Selçuk dışında kalan pek oyuncu yok ancak o genç takım otuz sene aradan sonra Fenerbahçe'ye iki sezon üst üste şampiyonluk yaşatmıştı.

Beşiktaş bu transferin sonuna kadar yaklaşmıştı [1] ancak bizim bundan haberimiz ancak devreye Fenerbahçe'nin girmesiyle oldu. Transfer çekişmesinin ardından Salih Uçan Fener'i tercih etti falan filan işin teknik kısmı ama, o gün de çok konuşuldu hâlâ da çok konuşuluyor; futbol kamuoyunun fikrine göre Salih Uçan yanlış tercih yapmıştı. Eğer toplumun çoğunluğunda bir yargı oluşmuşsa bu muhtemelen yalan değildir, ancak her zaman doğru olacak diye de birşey yoktur. Neydi bu yargı? "Genç öğütme makinesi Fenerbahçe". Elbette, bundan geriye baktığımızda Fenerbahçe'nin kendi tesislerinde büyütüp, kendi hocalarının yetiştirip Türk Futbolu'na sunduğu bir futbolcu yok. Bu açıdan bakılınca haksız görünmüyorlar, ancak Daumlu ilk sezonda verdiğimiz örnek çok çarpıcı ve burada Salih Uçan'ın durumu farklıydı. Salih Uçan altyapıya değil, A Takıma transfer edilmişti. Transfer edilir edilmez de Fenerbahçe'nin sezon öncesi hazırlık kampına çağrılmıştı.


Dediğim gibi, transfer edildikten sonra da benim Salih Uçan hakkında bir bilgim ve dolayısıyla bir fikrim yoktu. Kimisi saçlarından dolayı oyun stilini Baroni'ye benzetti, Baroni çok esmer geldi "Türk Fellaini" dediler (oha!). Zaman ilerleyip takım kötü gitmeye başlayınca kendisi ve geleceği hakkında Kassandra yorumları da gecikmedi "Ya takım bok gibi gidiyor zaten, Salih Uçan şimdi oynamayacaksa ne zaman oynayacak?"lar "Salih ayvayı yedi olum"lar gırla... Bugün dönüp baktığımızda en azından bana komik geliyor ama Fenerbahçe üç kulvarda da yarışın içinde. Bu kadar yoğun maç trafiği mi Salih Uçan'ın kaderini değiştirdi bilemiyorum ama forma şansı bulmaya başladığında güvendiğim kişilerin yorumları beni çok umutlandırmıştı. Salih çok kısa sürede "kısık ateşte" takıma ısındı ve inanılmaz özgüveni ile kendini göstermeye başlayınca kendisi hakkında fikir sahibi edinmemi de sağladı.

Baroni ve Fellaini benzetmeleri bir yana, Salih Uçan'ın nasıl oynamak isteği önemli. Röportajlarını okuduğumuzda [2] örnek aldığı oyunculara bakacak olursak oyunun iki yönünü de önemsiyor ve bu kendisi için bir avantaj. Bunun yanında daha önce de bahsettiğimiz gibi muhteşem bir özgüveni var ve bu sayede potansiyelini sahaya yansıtmayı başarabiliyor. Antalyaspor maçında attığı golden söz etmiyorum bile, 18-19 yaşındaki çok az oyuncu o mesafeden topa vurmaya cesaret edebilir. İşte bu özgüven, saha içinde kafasını kaldırmasına, geniş bir saha görüşüne ve dolayısıyla topu saklamasını sağlıyor. Topla gidişini izlerken ise aklınıza bir tek isim geliyor; Zinedine Zidane.


Ancak söylediğimiz gibi, mevki itibariyle kendisi Zidane'a göre daha geride oynuyor bu yüzden işin savunma yönünü de iyi yapmalı elbette ve görünen o ki kendisi bunun bilincinde. Çok net bir biçimde top kapma çalıştığını görebiliyoruz, kendisini izlemeye başladığım ilk gün fark ettiğim ilk özelliği top kapma tekniğiydi. Çok temiz bir savunması var Salih Uçan'ın, pozisyon alması vs. çok akıllıca. Oyununa biraz savunma niteliği katarsa mevkisi için dünyanın en iyilerinden biri olacak gibi gözüküyor Salih Uçan.

Bir yazıda giriş, gelişme ve sonuç arasından sıralama yapmam gerekirse en sevmediğim kısım olarak girişten sonra da sonuç gelir. O yüzden kapanışı da kısa tutarım genelde. Bu sefer de uzatmak istemiyorum, çünkü henüz "bitmemiş" bir oyuncu için fazla edebiyat parçalamak istemiyorum. Salih Uçan'ın şimdi tek yapması gereken fizik ve kuvvet çalışmak. İki ceza sahası arasında bütün yeteneklerini kullanıp bunu skora, istatistiğe ve daha da önemlisi kariyerine yansıtmak istiyorsa aynı etkinlikte bütün 90 dakikayı çıkarması gerekir. Benim kendisinin gelişimi için Aykut Kocaman'a güvenim tam, kendisinin forma adaletinden de zamanlamasından da memnunum, Salih Uçan'ı oynattığı ilk iki Avrupa Kupası maçının seyircisiz  ve dolayısıyla baskısız olması Kocaman'ın Uçan'ın üzerine ne kadar titrediğinin ipucu olabilir. İnanıyorum ki, kendisi gelişimini tamamladıktan sonra kaptanlık pazubandı ile Fenerbahçe için kupalar kaldıracak ve bizim Steven Gerrardımız olacak. Galatasaraylıymış, peh...




Referanslar

[1] http://www.transfermarkt.com.tr/tr/besiktas-bucasporlu-salih-ucan-ile-anlasti/news/anzeigen_90516.html#

[2] http://www.tff.org/default.aspx?pageID=286&ftxtID=17416



Hiç yorum yok: