Powered By Blogger

6 Ağu 2010

Farklı Bir Zihniyet, Farklı Bir Futbolcu

Hayır hayır bu başlıktan sonra quaresma ile başlamayacağım. Büyük takımlarda şans verilmiş, farklı yetenekleri olan quaresma değil, bu oyuncumuz beşiktaş'ın altyapısından çıkan daha henüz 19 yaşında temiz yüzlü necip uysal. onu farklı yapan özelliği ise diğer altyapıdan çıkan oyunculara nazaran (pek çıkmasa da) ne adam eksiltebilme özelliği, ne fiziği, ne de golcülüğü. onu farklı yapan özellik bir hamle önceden oyunu görebilmesi,kısacası futbol zekası. bir türk oyuncuyla kıyaslamak gerekirse valencia gibi büyük bir takıma transfer olan mehmet topal buna en güzel örnektir. mehmet topal top ayağına geldiği zaman kafasını kaldıran, top ayağındayken düşünen bir futbolcudur ki bu yüzden de defanstan çıkarken bir çok top kaybına neden olmaktadır. zaten türk futbolunun kanayan yarası da defanstan oyunu yönlendirememek, defansla orta saha arasındaki bağlantıyı kuramamak değil midir? o yüzden aurelio türk futbolu için önemli bir oyuncu olmamış mıdır? işte bu açıkları kapatacak ve üstüne her gün yeni bir şeyler ekleyen bir adam necip uysal. kendini geliştirdiğini görmek içinse geçen sene çektiği şutlara ve bu sene viktoria plzen maçında çektiği şutlar arasındaki farkı incelemek yeterlidir. bu saatden sonra kendini daha çok geliştirecektir ki ona çok şey kazandıracak olan bir yanında guti bir yanında ernst vardır. -ve resimlerden de gördüğümüz gibi yanlarından ayrılmamaktadır-  kanayan yaramıza çare olarak gümbür gümbür geliyor necip uysal. 

Maça gelecek olursak...Öncelikle kırmızı karta kadar takımın üstünde büyük bir stres vardı. sadece takımda değil,o stres tribünlerde bile hakimdi. normale nazaran çok daha sessiz bir seyirci vardı. bu stresteki en büyük etken ise tabiki daha şimdiden büyük hedefler konulmuş olması. pek alışık olmadığımız şekilde bobo'nun yaptığı pres sonrası kazandırdığı kırmızı kart ise beşiktaş'ımıza güvenini biraz olsun geri getirdi. o zamana kadar aldığı topları ezen, ezdiği toplara gidip kazanıp tekrardan ezen bir quaresma olmasına rağmen akıl dolu trivelası ile beşiktaş ve tribünler şahlandı. arkasından ise yine quaresma'nın müthiş ortası ve delgado'nun golü ile iyice rahatlayan beşiktaş, holosko'nun golüyle 3. golü bularak adını 4. tura yazdırdı. sezon başı olması nedeniyle oyuncuları bir iki cümle ile değerlendirecek olursak;
  • hakan arıkan: kendine olan güvenini iyiden iyiye arttırdı, rüştü'ye formayı bırakmayacak gibi duruyor.
  • erhan güven: ne savunması çok iyi ne hücumu. elinden geleni yapıyor ama beşiktaş'ın futbolcusu değil. ekrem ileriki zamanlarda düşünülebilir.
  • zapotocny: schuster'in sistemine en uygun yabancı stoper eldeki. ancak bir şekilde beşiktaş taraftarına kendini affettirmeli, bursa maçındaki gol sevincini unutturmalı.
  • ibrahim toraman: bildiğimiz gibi, yine her zamanki kalitesinde. 3 haftalık sakatlığı, formunu düşürmezse ilk 11'deki yeri yabancı sayılarını da düşünürsek garanti.
  • ibrahim üzülmez: koştu, savaştı, ileriye yardım etti. ancak arkasına çok adam kaçırdı. 
  • fabian ernst: maçta yine ayak basmadık yer bırakmadı. geçen sezona nazaran daha iyi pas dağıtımı yaptı. lakin üzerine bu sistemde çok yük biniyor, ilerleyen haftalarda form düşüklüğü yaşaması kuvvetle muhtemel.
  • necip uysal: söylenecek tek şey; aferin çocuk, aferin !
  • delgado: takımın dikine oynayan sayılı oyuncularından ancak maçın başlarında çok sayıda basit pas hatası yaptı (klasik hastalığı). dikine oynaması onu ön plana çıkartırken, pas hataları ise onu gönderilecekler listesinde ön sıralara taşıyor.
  • holosko: maç boyunca saha da gezdi durdu. schuster'in onu seçmesindeki en büyük neden pres yapmasıydı bu maç için. golü ise alkışlanmaya değerdi. (bilen bilir barcelona'dayken eto'o'nun panathinakios'a atığı golün çok benzeriydi)
  • quaresma: üzerindeki gol atamama stresini bu maçla birlikte atmış oldu. o stres yüzünden maçın başlarında topu rahatça çekip vurabileceği pozisyonda, doğrudan şutu denedi ve top kornere çıktı. onun haricinde spikerin de dediği gibi ''bir gol attı, bir asist yaptı, bir adam attırdı.'' daha ne yapsın ki?
  • bobo: her sezonki gibi sene başı formsuzluğu yaşıyor. ilerleyen haftalarda eski formuna kavuşacaktır. aldırdığı kırmızı kart ise tek yararlı hareketiydi.

oyuna sonradan giren nihat, ferrari ve tabata hakkında da kısa birşeyler söylemek gerekirse...nihat yine gol sevdası peşinde her topa vurma hevesindeydi. ferrari'ye pek iş düşmedi, ''gönderilecek'' söylentilerine rağmen çıkıp,profesyonelce topunu oynadı. tabata ise bu takım için yararlı bir yedek olabilir sadece.


son olarak schuster'den söz etmek gerekirse; en önemli şey inatçı, dediğim dedik teknik direktör olmadığını gösterdi. geçen maç tek ön libero ile oynarken takımın aksadığını gördü, direnmedi ve çift ön liberoya geçti. onun haricinde takıma duran top çalıştırmalı ve ofsayt taktiği üzerinde biraz daha çalışmalar yaptırmalı.

sezonun başı olduğu için biraz daha teknik bir analiz oldu. ilerleyen maçlarda gidişata göre daha derin teknik konulara da girebiliriz, daha sevinçli, çoşkulu yazılar da yazabiliriz. hele bir guti'de katılsın da bakalım neler olacak.


3 yorum:

Noah dedi ki...

geçen maç tek ön libero ile oynarken takımın aksadığını gördü, direnmedi ve çift ön liberoya geçti.

bu cümle haricinde tamamına katılıyorum. Necip ön libero değildir, ingilizlerin tabiriyle box to box bir futbolcudur.

Unknown dedi ki...

necip'i özel olarak izlemedim ama koray da zaten hem guti ile hem de ernst ile çalıştığını belirtmiş.kavramlar yanıltabilir,bizde oynadığı mevki ön liberodur ama görevi -biraz fm tabiriyle de olsa- box to box'tır.demek ki çocuk guti ile hücum,ernst ile de defans öğreniyor.ancak fizik olarak biraz daha güçlenmesi lazım ki o da maç oynayarak hallolacaktır.

Koray Caba dedi ki...

necip'in box to box futbolcu olduğu konusunda yazının içeriğinde olduğu gibi sizinle hem fikirim. lakin ön libero diye tabir etmemin tek nedeni ernst'in yanında yer almasıdır, yani mevki itibariyledir.