Powered By Blogger

29 Tem 2010

Değerlendirme

Tamam,kabul uzun zamandır buralarda yoktu hiçbir yazarımız ama sonuç da biz de bu işi profesyonel olarak yapmaya özenmiyoruz.Gazeteci de değiliz,köşe yazarı da.O yüzden,üzerinden bir aydan fazla geçmesine rağmen Dünya Kupası hakkında yazı yazmam caizdir herhalde.

Çok şey konuşuldu Dünya Kupası'nda.Magazinsel öğeler de bir hayli fazlaydı ki bu da çok tartışılmasının bir nedeniydi,ancak bizim asıl hoşumuza giden görünenin arkasındaki olaylar yerine bu kez sahada olanlar hakkında bir değerlendirme yapacağım.Hem de ''sakin kafa'' ile.Dünya Kupası'na sahada damgasını vuranlara bir kez daha bakacağız.

Mevki mevki oyuncuları değerlendirelim önce...

Kale
Iker Casillas


Dünya Kupası'nda tartışmasız en iyi kaleci Iker Casillas'tır bence.İlk maçta İsviçre'ye kaybedilirken tek suçlu olarak ilan edildi;ancak bana göre,belki güleceksiniz ama,oyun sistemlerinde kalecileri çok önemli bir yer tutuyor.Çok fazla pas yaptıklarından dolayı,bazen kale önünde olmalarına rağmen golü bulamıyorlar.İsviçre maçı da ona benziyordu ki tehlike de bu özellklerinden kaynaklandı.Gol atmaları,normal hücum futbolundan daha az olası olduğundan gol yememeleri en garanti puan kazanma olacağından,e İspanya da bu turnuvayı kazandığından,Casillas turnuvanın en iyi kalecisi olmuştur diyebiliriz.Tabi bir de onun dışında Samir Handanovic,Fernando Muslera gibi göze çarpan oyuncuların olduğunu da belirtelim.

Defans
Gio van Bronckhorst-Diego Lugano-Arne Friedrich-Sergio Ramos


Defansa baktığımızda bütün oyuncuların yarı finale kalan takımlardan oluştuğunu görüyoruz ki burada bence göze en çok çarpan Diego Lugano'dur.Belki soranlar çıkabilir ''Bu adam niye burada?'' diye...Sormayın,soruyorsanız da futbolu yorumlamayın zaten.Yarı finalde Uruguay'ın Robben'den yediği kafa golünü izlerseniz,Lugano'nun burayı hak ettiğini kısa yoldan anlarsınız.İlla uzun yolla anlat derseniz de Uruguay takımının defans istatistiklerine bakmanızı öneririm.Lugano varken yedikleri gol sayısı,ve Lugano'nun olmadığı tek maçta yedikleri gol sayısı çarpıcı.Gio van Bronckhorst'u ise özverisi nedeniyle buraya seçtim.Bu yaşına rağmen oynadığı oyunu görünce,bazen Türkiye'ye R.Carlos'un değil de van Bronckhorst gibi oyuncuların gelmesi gerektiğini anladım.İzlediğim maçlarında hiç oyundan düşmedi,hücuma katkısı yeterliydi.Finalde yedikleri gol de,onun eksikliğini gözler önüne serdi.Arne Friedrich ise bana göre bir Alman stoperden beklenmedik derecede teknikti.Oyunun dengede gittiği maçlarda kritik pozisyonlarda hep önemli işler yaptı.Sergio Ramos'u tartışanı ise Allah çarpar zaten.

Orta Saha
Alvaro Pereira-Felipe Melo-Bastian Schweinsteiger-Arjen Robben



Orta sahaya baktığımızda ise yine ilginç isimlerle karşılaşıyoruz.Bunlar Pereira ve bir nebze de olsa Melo.Savunmama Pereira'dan başlayayım.Kendisi bence klasik sol ayaklı bir orta saha oyuncusu.Defans yapıyor,hücum yapıyor.Uurugay'ın skoruna da katkı yaptı ki dediğim gibi,4-4-2 oyun dizilişine en uygun sol kanat oyuncusu bana göre.Felipe Melo'yu seçmemin nedeni ise,''Schweinsteiger'ın yanında Khedira yerine kim olsaydı daha etkili olurdu?'' diye sormadan edemememdir.Melo da oyunu çift yönlü oynayabilenlerden.Hollanda maçına takılmayalım fazla.İki yönlü oyun demişken,Schweinsteiger gibi özverili ve takımına katkı yapmaya çalışan başka birini göremedim bu turnuvada.Robben de yine skor opsiyonu olması nedeniyle orta sahanın sağından bu kadroya dahil oldu.

Forvet
Diego Forlan-Luis Suarez


Diego Forlan da sonradan patlama yapanlardan.Aslında Forlan ilk çıkışını Manchester United transferiyle yapmıştı ancak sonra oradan indi.Dünya kupasında da gördük ki,bir zamanlar tutunamadığı yere yavaş yavaş tekrar çıkıyor,hatta ''hala çıkıyor'' desek de yanlış olmaz,yaşından dolayı.Luis Suarez de ''Hollanda'da ben de atarım o kadar golü...'' diyenlere ne kadar kaliteli bir forvet olduğunu Dünya Kupası'nda gösterdi.Gana maçında elle oynamasını ben fedakarlık olarak değerlendiriyorum.Neticede cezasını çekti,burada tartışmaya gerek yok.David Villa'yı da burada yazabilirdim ama kendisinden bekleneni verdi sadece.Suarez bence farkı orada yarattı.

Kısa kısa ''en''lere de değinelim.Bana göre turnuvada göze en hoş gelen futbolu Almanya oynadı.Bir çok maçları bahisçi tabiriyle ''üst'' bitti.Tabi burada Şili'nin de hakkını verelim.Tempolu futbolları takdir edildi.En kötü takım ise kendilerinden bir beklentim de olmasına rağmen Kore DHC idi.Portekiz'den yedi gol yemeleri bir yana,elemeleri geçtikten sonra işi kafalarında bitirmiş gibilerdi.Beklentileri aşamayan takım ise İtalya ve İgiltere idi,yine bana göre,çünkü ben Fransa'dan bir çuvallama daha bekliyordum açıkçası.Turnuvanın süpriz takımını ise hiç şüphesiz Uruguay'la birlikte Slovakya'yı sayabiliriz.

Sonuç olarak,bence söylenenlerin aksine güzel bir Dünya Kupası yaşadık.Söylediğimiz gibi magazinsel öğelerin bolluğu eğlenceyi daha da arttırdı.Ülkemizde Dünya Kupası'nın beğenilmemesinin nedeni ise nasıl eğlenenileceğini bilmememizdir kaynaklandı bence.

Ve son olarak,yukarıda saydığımız isimlere ek olarak,turnuvanın en iyi oyuncusu bence Paraguay'dan Larissa Riquelme'ydi.Bu performansı sayesinde Playboy'dan sözleşmeyi de kaptı.

Herkese iyi günler.

Hiç yorum yok: