Powered By Blogger

30 Mar 2010

Futbolda Basit Düşünce Yapısı: Galatasaray 0-1 Fenerbahçe

Dün yazmam gereken maç yazısını bazı imkansızlıklar nedeniyle bugüne sarkıtmak durumunda kaldım. Bu sebepten genel hatlarıyla aklımda kalan soruları ve bunların yanıtlarını aramaya çalıştığım bir yazı yazmak istiyorum.

Öncelikle ilk 11'ler;

Galatasaray;

Leo Franco - Sabri Sarıoğlu - Lucas Neill - Servet Çetin - Caner Erkin - Mehmet Topal - Mustafa Sarp - Elano Blumer - Giovani Dos Santos - Kader Keita - Joao Alves

Fenerbahçe;

Volkan Demirel - Gökhan Gönül - Diego Lugano - Fabio Bilica - Andre Santos - Selçuk Şahin - Mehmet Topuz - Özer Hurmacı - Gökçek Vederson - Alex De Souza - Daniel Güiza.

Gelelim sorularımıza;



1) Galatasaray'ın yabancı kaleci ısrarı neden?

Leo Franco.

Galatasaraydaki Hayrettin faciasından sonra kale kolay kolay Türk kalecilere emanet edilmedi. Bu süreçte Claudio Taffarel, Faryd Mondragon gibi mükemmel kaleciler elbette izledik fakat yedekleri hiç yabana atılacak cinsten kaleciler değillerdi. Taffarel'in yedek kalecisi Kerem İnan ve Mehmet Bölükbaşı idi. Mondragon'un yedekleri ise Fevzi Elmas ve Aykut Erçetin. Bir ara Orkun geldi, onun performansı bütün Galatasaray ailesini etkiledi. Morgan De Sanctis "Elleri küçük, topa hakim olamıyor" bahanesiyle gönderildi ve yerine gelen Leo Franco'ya sabretmek inanın bana elde değil. Yediği golde hatası büyük ve kimse çıkıp "Top önünde sekti abicim yapabileceği bir şey yok" demesin. Giydiği formanın hakkını veren bir kaleci 34 haftalık bir maratonda takımını en azından 5 kere kurtarmalıdır. Claudio Taffarel'in UEFA Kupasını getiren kurtarışı, Mondragon'un Anfield Road'da 1 puanı kurtarması, Morgan De Sanctis'in Estadio da Luz'daki 2-0'lık galibiyette müthiş çalışması akla gelen ilk örnekler. Aykut Erçetin'in üstündeki forma çürüyor birileri artık uyansın!!


2) Profesyonellikten uzak olmak nasıl bir şeydir?

Volkan Demirel.

"Yiğidi öldür ama hakkını yeme" derler ki çok beğendiğim bir kelamdır. Volkan'ın farklı bir pasaportu olsaydı, şu an dünya çapında bir takımın kalesini korurdu. Bazılarımız "Fenerbahçe dünya takımı" diyerek karşı çıkabilir bana ancak birbirimizi kandırmanın alemi yok. Galatasaray ve Fenerbahçe "Dünya Takımı" sıfatından biraz uzakta. Sizi şampiyon yapan Lucescu'yu ve tarihinizdeki en büyük Avrupa başarısını elde ettirerek takım içindeki uyumu en yüksek seviyede tutan Zico'yu göndererek futbol mentalitemizi az çok belli ediyoruz. Ben onun gereksiz yere ortamı sertleştiren fevri tavrını anlayamıyorum. Çek Cumhuriyeti maçında Koller'e yaptığı tuhaf hareket, derbide deplasmanda önde olmana karşın sana bariz bir biçimde faul yapan Milan Baros'un üzerine yürümek gibi anlamsız davranışlarla gözümdeki değerini ısrarla düşürmekte Volkan. Evet maçtan sonra birtakım açıklamalarda bulunmuş ancak bu hiçbir şeyin özrü değil. Milan Baros'un hareketlerini ayrı bir soruda incelemeyeceğim çünkü gerek bile yok her şey ortada. Ayrıca Galatasaray taraftarı olduğum için böyle konuştuğumu sanmayın çünkü Ümit Özat'ta Fenerbahçe forması giymiştir ve gerek kişiliği, gerek saha içindeki hareketleriyle örnek bir profesyonel olarak büyük saygımı kazanmıştır.


3) Milli bir bek neden ilk 11'den kesilir?

Caner Erkin.

Sezon başı çıkardığı maçlarla gerçekten bir çok kesimin beğenisini kazandı. Bir dönem Rijkaard tarafından ısrarla sol açıkta oynatılması ve onunla beraber Giovani Dos Santos'un takıma kazandırılmaya çalışılması "Arda yabancı bir kulüple sezon sonu için sözleşme imzaladı bile" şeklindeki spekülasyonları arttırdı. Ancak Rijkaard'ın ve Neeskens'in görüp bizim göremediğimiz sol bek performansını bir türlü anlayamıyorum Caner'in. Gerçekten kumaşı kaliteli bir oyuncu ki Rus takımları kendi ülkesinin vatandaşı olmayan oyuncuların dışında heyecan arayan oyuncuları almaz. Onun çok genç yaşta CSKA'ya gitmesi iyi bir oyuncu olduğunun göstergesi. Yine de bence Türkiye'nin Gökhan Gönül ile beraber en iyi ters kademe oyuncusu olan ve savunmaya harika bir katkı sağlayan Hakan Balta'nın kesilmesinin cevabını birileri vermeli. Caner'in gerçek mevkisinin sol açık olduğu hücuma katılıp dönememelerinden ve Galatasaray'ın sürekli sol kanadından hücum yemesinden anlaşılmalı. Dün Gökçek Vederson sağ açıkta oynasaydı Fenerbahçe muhtemelen farka koşardı.


4) Ayağa pas yapmak zor bir şey midir?

Galatasaray'ın derbideki futbol yapısı.

Leo Franco maçta degaj yapmadı ya da kale vuruşlarından bir tanesini bacağını okkalı bir şekilde sallayarak ileriye göndermedi. Atletico Madrid maçında Arda Turan'ı santrfor haline getirip şişirme topları yapıyorsunuz da Joao Alves, Mustafa Sarp, Mehmet Topal gibi uzun oyuncularınızı oynatırken ortaya doğru top atmıyorsunuz? Caner ve Sabri sürekli Keita ile Giovani'ye dikine uzun toplar attı. Üstelik sert değil, şişirme toplar. Lucas Neill ise savunmadaki görevini yapmasına karşın bir türlü topu yüksekten Jo ile buluşturmadı. Yüksek toplar nedense Keita ile Dos Santos'a atıldı ve haliyle Vicente Calderon'da olduğu gibi Fenerbahçe her kafa topunda üstündü. Elano, Giovani, Keita, Jo gibi yaratıcı oyuncularınız ilerideki hattı oluştururken Neill ya da Topal ile ayağa pas yapamamak büyük derbiyi kazanamamanız için yeterli değil midir?


5) Gerçek "10 numara" simgeleştirilmeye çalışılan mıdır yoksa futboluyla simge olan mıdır?

Alexsandro De Souza.

Karşılaşmada onun kalitesinin bir kez daha farkına vardım. 2-3 sezon önce kendisini harika bir şekilde kilitlemiş olan Mehmet Topal'ın sarı kart görmesinin etkisi olduğunu düşünmüyorum bu kadar rahat oynamasında. Zeki bir futbolcu olduğu ve oyunu kolaylıkla okuduğu kanaatindeyim. Oyunu rahatlatışı, Fenerbahçe'nin önde olduğu dakikalarda gereksiz bir şekilde seri oynadığını farkedip topu ayağına alarak yavaşlaması Türkiye'de görülen nadir özelliklerden. Ofsayt olmayan bir pozisyonda Güiza'ya verdiği pas ise oyunun kaderini kolaylıkla değiştirebildiğinin kanıtı. Bir Gheorghe Hagi olmasa da, Hagi ile kıyaslanabilecek Türkiye'deki tek futbolcudur kendisi. Bir Alex'in bir de Arda'nın 10 numara sahibi olduğunu düşünürsek gerçek 10 numaranın Alex olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Arda keşke yıldız olduğu 66 numarada kalsaydı ya da sevdalısıyım dediği 6 numara ile mücadele etseydi. Kanat bindirmeleri ile adam eksiltmek farklı, öldürücü paslarla gol attırmak farklı şeyler sanırım.


6) Penaltı çalmanın bir hakeme kaybettirdikleri nelerdir?

Cüneyt Çakır.

Aziz Yıldırım'ın haftaiçindeki basın toplantısını canlı bir şekilde izleme şansına sahip olmuştum ve Andre Santos'un çalınmayan bir penaltısından söz ediyordu. Derbide Serdar Kurtuluş'un Andre Santos'a yaptığı müdahalenin aynısını Diego Lugano son dakikada Giovani Dos Santos'a yaptı. Verilmeyen bir penaltı oluştu ve bunun verilmeyişinin nedenini Cüneyt Çakır'ın "Bitse de gitsek" şeklindeki psikolojisine veriyorum. Keşke Aziz Yıldırım'ın sesini duyabilseydim maç sonunda:

"Galatasaray'ın verilmeyen bir penaltısı var."


7) "Hakan Şükür Tipi Forvet" ideal forvet tipi midir?

Daniel Gonzalez Güiza.

Herkes forvetinin gol atmasını bekler. Gol atanlardan ya da golü kurtaranlardan değilseniz futbolda, fazla yetenekli olmalısınız göze batmak için. Ancak "bilen" bir göz Güiza'nın ne kadar efektif bir futbolcu olduğunu farkedebilir. Derbideki araya koşuları, arzulu ve hırslı tavrı Fenerbahçe'nin orta sahada bu kadar boşluk bulmasının yegane sebeplerinden oldu. Güiza tek başına Galatasaray savunmasını dövdü ve bazı zamanlarda başarılıydı. Ofsayt olmayan bir pozisyonda verilmeyen golü vardı. Aslında bol gol atan bir oyuncu olsa "Hakan Şükür tipi forvet" vecizesini yerle yeksan edebilir Güiza. Çalışkanlığıyla kaliteli bir oyuncu olduğunu ispat etti.

8) Çirkeflik zor bir sanat mıdır?

Andre Santos.

Dün yaptığı hareketi görenler olmuştur. O fotoğrafı buraya koymayacağım, yorum da yapmayacağım. Pascal Nouma'yı hatırlayın!!!


9) "Sadece Taraftar" ?

Galatasaray tribünleri.

Mübalağa sanatına başvuracak olursak: Maçta protokol tribünündeki insanlar bırakın bağırmayı, sohbet dahi etselerdi; sanırım Fenerbahçe taraftarının sesi duyulmazdı. Maçın başındaki Özhan Canaydın kareografisi ile Fenerbahçeli oyuncuları alkışlamaları güzeldi ve yenen gole kadar iyi bir destek verdiler fakat golden sonra "cin çarpmış" gibi sessizleşmeleri ben dahil tüm Galatasaraylıların zoruna gitmiştir.

Sonuç olarak 28 Mart 2010 Pazar tarihli derbiyi Fenerbahçe, oynadığı basit oyunla kazandı. Maçın genelinde iki takımda belirli düzeylerde oyuna hakim oldular. Galatasaray daha etkili pozisyonlar yakaladı ancak Fenerbahçe'nin ısrarla ayağa pas yapması oyuna hakim gözükmelerine neden oldu. Güiza'nın ofsayt olmayan pozisyonu ve Jo'nun Giovani Dos Santos'a çıkardığı fakat şut sonrasında ağlarla buluşmayan top maçın kader anlarıydı.


Maçın bitimindeyse aklıma 4 Şubat 2008 tarihli derbi geldi. Fenerbahçe'nin tam 61 yıl sonra Galatasaray'a kendi evinde gol atamadığı ve 0-0'lık bir sonuçla tamamlanan o kupa maçında Galatasaray yabancısız sahadaydı, Fenerbahçe ise Galatasaray'a nazaran daha gösterişli bir kadroya sahipti. Galatasaray o maçta galibiyeti beceriksizliği nedeniyle kaçırırken, yıllar sonra Fenerbahçe kendi evinde savunma yapmıştı Galatasaray'a. Bu derbideyse bunun tam tersi vardı; Galatasaray daha gösterişli bir kadroya sahipti fakat Fenerbahçe basit futboluyla galibiyete ulaştı.

Boşuna dememişler;

Tarih tekerrürden ibarettir...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

hadi bee...abi gittikçe mükemmelleşiyosun ;) ...uzun olmasına rağmen sıkmayan,okunası bi yazı olmuş eline sağlık...